Kaygı, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir duygudur. Ancak, bazı bireyler için kaygı, hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelebilir. Yaygın kaygı bozukluğu (YKB), sebebi belirlenemeyen, sürekli endişe haliyle karakterizedir ve bu kaygı çoğu zaman bireylerin günlük yaşamlarını ciddi şekilde etkiler. Kişi, çoğu zaman kaygısını anlamlandırmakta zorlanır ve "Neden bu kadar endişeliyim?" sorusunu sıkça sorar.
Bu kaygı hali, genellikle içsel huzursuzluk ve diken üstünde olma duygusuyla kendini gösterir. Birey, durmaksızın kötü bir şey olacakmış gibi hisseder ve bu, herhangi bir gerçek tehlike olmadan yaşanır. Kaygı, sık sık bedensel belirtilerle de kendini gösterir; kalp çarpıntısı, terleme, baş dönmesi, kas gerginliği gibi tepkiler meydana gelir. Bu belirtiler, kişiyi hem fiziksel hem de psikolojik olarak yorar.
Yaygın kaygı bozukluğunun nedenleri karmaşık ve çok yönlüdür. Genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve bireysel yaşam deneyimleri bu durumun ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Zorlu yaşam koşulları, aşırı stresli dönemler veya geçmişte yaşanan travmalar, kaygı bozukluğunun gelişiminde önemli bir rol oynar. Ayrıca, sürekli olumsuz düşüncelerle beslenen bir zihin yapısı da kaygıyı tetikleyebilir. Bu olumsuz düşünceler, bireyin herhangi bir durumdan endişe duymasına neden olur ve bu kaygı, zamanla bir kısır döngüye dönüşebilir.
Kaygı, hayatımızda herkesin zaman zaman karşılaştığı bir duygu olabilir, ancak bu duygunun sürekli hale gelmesi, bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Sürekli diken üstünde hissetme hali, hem fiziksel hem de duygusal açıdan yorucu olabilir. Ancak doğru destek ve müdahale ile kaygıyı yönetmek mümkündür.
Uzman Psikolog Sevim Erol