Kaybetme korkusu, değer verilene yönelik tehdit algısı ortaya çıktığında (ör. partnerin uzaklaşması, iş belirsizliği, sağlık riski) bedenin ve zihnin verdiği doğal tepkidir. Kaybetme korkusu, insanın en temel duygularından biridir. Sevdiğimiz birini, sağlığımızı, işimizi ya da sahip olduklarımızı kaybetme düşüncesi bizde endişe yaratabilir. Aslında bu duygu, beynimizin bizi korumak için geliştirdiği bir mekanizmadır.
Kaybetme korkusu denildiğinde genel olarak bir kişiyi ya da ilişkiyi kaybetmek ilk akla gelenlerdir. Ancak hayatımızda bizim için değerli olan birçok şeye yönelik kaybetme korkusu yaşayabiliriz. Bunlara bazı örnekler aşağıdaki gibi örneklendirilebilir:
İlişkiler: partner, aile, arkadaşlık, sosyal aidiyet.
Sağlık ve bedensel bütünlük: hastalık, işlev kaybı, yaşlanma.
Maddi güvenlik: iş, gelir, ev, birikim.
Kimlik ve statü: itibar, mesleki rol, toplumsal konum.
Özerklik ve kontrol: karar verme gücü, bağımsızlık.
Zaman ve fırsat: “ya treni kaçırırsam?”, “artık çok geç.”
Bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Kaybetme korkusu yaşamanın birçok farklı nedeni olabilir. Çocukluk yaşantıları ve travmaları, bağlanma stilleri, kişilik yapısı gibi farklı etkenler kaybetme korkusunun ortaya çıkmasında etkilidir.
Çocukluk deneyimleri: Küçük yaşta ebeveynin tutarsız ya da mesafeli olması, ilerleyen yıllarda “beni bırakabilirler” endişesini besler.
Travmatik yaşantılar: İhanet, terk edilme, ani kayıplar ya da hastalıklar bu korkuyu yoğunlaştırabilir.
Kişilik ve mizaç: Kaygıya yatkın, belirsizliğe tahammülü düşük kişiler kaybetme ihtimaline daha hassastır.
Toplumsal ve ekonomik belirsizlik: İş güvensizliği, maddi kaygılar ya da kriz dönemleri de kaybetme endişesini artırabilir.
İlişkisel dinamikler: Aşırı bağımlı ilişkilerde, kişi kendi değerini partnerine bağladığında kaybetme korkusu daha güçlü yaşanır.
Kaybetme korkusu ile baş etmek zorlayıcı olabilir. Bu zorlayıcı duyguyu yok sayarak bastırma eylemi toplumda yaygın olarak görülür. İlk adım, duyguyu bastırmak yerine onların farkında olmak ve bu duyguyu yargılamadan kabul etmektir. Böylece kendinize karşı daha anlayışlı yaklaşabilirsiniz.
Daha sonra bu duygu ile ilişkili düşünceleri ve inançları sorgulayın. Kaybetme korkusu genellikle "Ya onu/ işimi/ sağlığımı/ itibarımı kaybedersem?" sorusundan doğar ve bu soru dikkatimizi risklere çeker. Bu varsayımlar ve negatif düşünceleri daha işlevsel ve gerçekçi olanlarıyla değiştirin.
Nefes egzersizleri, topraklanma (grounding) egzersizleri, meditasyon gibi farkındalık teknikleri uygulayın. Böylece geleceğe yönelik varsayımlarda bulunarak kaygıyı artırmak yerine "şimdi ve burada"ya odaklanarak sakinliği artırabilirsiniz.
Yaşadıklarınızı güvendiğiniz birileri ile paylaşmak veya profesyonel bir destek almak yaşadıklarınızın yükünü paylaştırarak daha dengeli hissetmenize yardımcı olabilir.
Uzman Psikolog Sevim Erol